ÇAĞININ MELANKOLİĞİ: CHARLES BAUDELAİRE
İlk konu seçimim Baudelaire. İlgimi fena halde çekmesinin sebebi duygu durumları ve davranışları oldu. Oldukça ilginç düşünceleri, davranışları sizi de şaşırtacak buna eminim. Öyle şu yıllarda yaşadı, şu yıllarda şunu yazdı olarak anlatmayacağım tabi. Yaşamından kesitlere birlikte değineceğiz bu ürkünç olup insanları kendisinden kaçırarak yalnızlığı ele geçiren adamla. Dilerseniz başlayalım J Sartre’a göre kendini hiçbir zaman unutamayan adam, Rimbaud’a göre şairlerin tanrısı, kendine göre şeytanın kendisi, bana göre ise iflah olmaz bir melankolik Baudelaire. Oedipus Kompleksi yaşan Baudelaire’in her ne kadar annesine karşı cinsel bir eğilimi olmasa da ona karşı duyduğu sahiplenme ve şefkat içgüdüsüyle günah işlediğini düşünerek hayatı boyunca beyaz tenli kadınlarla beraber olamaz. Gerçi babasını kaybetmesinin ardından annesinin ikinci evliliği onu ne kadar kırsa da annesinden kopamaz ve kendi içine kapanarak yalnızlaşmaya başlar. Birliktelik yaşayacağı siyahi partne